SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ZEKAT BAHSİ

<< 1023 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

79 - (1023) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وأبو عامر الأشعري وابن نمير وأبو كريب. كلهم عن أبي أسامة. قال أبو عامر: حدثنا أبو أسامة. حدثنا بريد عن جده، أبي بريدة، عن أبي موسى، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

 "إن الخازن المسلم الأمين الذي ينفذ (وربما قال يعطى) ما أمر به، فيعطيه كاملا موفرا، طيبة به نفسه، فيدفعه إلى الذي أمر له به - أحد المتصدقين".

 

{79}

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Amir EI-Eş'arî, İbnü Numeyr ve Ebû Kureyb hep birden Ebû Usâme'den rivayet ettiler, Ebû Âmir Dediki: Bize Ebû Usâme rivayet etti. (Dediki): Bize Büreyd, Dedesi Ebû Bürde'den, o da Ebû Musa'dan, o da

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar;

 

«Şüphesiz ki aldığı emri infaz eden —Ebû Mûsâ: Galiba veren, bu­yurdu; demiş.—; gönü! hoşluğu ile tastamam veren ve teslimine me'mûr olduğu şahsa teslim eden emniyetli müslüman vekîl-i harc iki sadaka verenin biridir.»

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhâri «Zekât» bahsinin bir iki yerinde tahric etmiştir.

 

Hâzin: Vekîl-i harc yâni bir kimsenin işlerine bakan, onun nâmına İcâb eden yerlere para veren kimsedir.

 

Bu ve bundan sonraki hadislerden murâd: Allah'a tâat hususunda bir kimseye ortak olan asıl sevapta da ortak olur, demektir. Yâni birine verilen sevap, ötekine de verilir. Bundan, verilen sevapların biribirine müsavi olması îcâb etmez. Birinin sevabı ötekinden daha çok olabilir. Fakat verilen sevabın aslında müsavidirler. Meselâ mal sahibi vekîl-i harcına yüz lira vererek: «Şu parayı kapıdaki fakire ver.» dese, mal sahibinin sevabı vekil-i harcınkinden daha çok olur. Fakat bir parça ekmeği»veyâ bir salkım üzüm gibi fazla kıymeti olmıyan bir şey'i uzak mesafedeki bir fakire gönderirse, bu sefer vekîl-i harcın sevabı mal sahibininkinden daha çok olur. Zira uzak yere gidip gelme ücreti, ekmek veya üzümün kıymetinden fazla tutar. Bazen her ikisinin sevapları müsavi olur. Meselâ gönderilen ekmekle gidip gelme ücreti müsavî olduklarında hâl böyledir.

 

Vekîl-i harcın müslüman, emniyetli, me'mûr olduğu işi gönül hoşluğu ile tastamam İfâsı şart kabilinden vasıflardır. Sevap kazanmak isteyne vekîl-i karcın bu şartlara riâyet etmesi gerekir.

 

Görülüyor ki mezkûr şartlara riâyet eden vekil-i harc sevap hususunda efendisi ile ortaktır.

 

Kaadı İyâz vekil-i harcın sevabın azlığı ve çokluğu hususunda da mal sahibine ortak olabileceğine işaret etmiş ve: «Çünkü sevap Allah Teâlâ'nın bir fazlıdır. Allah, onu dilediğine verir. Böyle peyler kıyâsla anlaşılamaz. Sevap amellere göre de değildir. O, sırf, bir fazl-ı ilâhidir...» demiştir.

 

Nevevî  birinci kavlin muhtar olduğunu söylemektedir.